YAZARLAR

SALİH TUNA / Aşırıya kaçmak lazım

İsmet Özel, yıllar önce katıldığı 32. Gün programında “Sağ ve sol,” demişti; modern dünyanın insanları kafeslere koymak için, insanları ambalajlamak ve zamanı gelince postalamak için uydurdukları şeylerdir…
Sanırım artık o eski “kafesler” de dar gelmeye başladı.
Zira son zamanlarda sağ yerine “aşırı sağ,” sol yerine de “aşırı sol” veya “radikal sol” konuşulur oldu.
Mesela…
Fransa‘da gerçekleşen genel seçimlerin ikinci turunda “aşırı solun” ana akım medyaya göre sürpriz şekilde birinci gelerek “aşırı sağı” üçüncülüğe mahkûm etmesi, söz konusu “aşırılıkları” tekrar gündeme getirdi.
Lafın burasında sağ ve sol kavramlarının tarihsel olarak neye tekabül ettiğini kabaca hatırlamakta fayda var.

***

Malumunuz, Fransız Devrimi sürecinde Fransa Ulusal Meclisi ikiye bölünmüştü. Meclis başkanının sağında eski rejimi yani monarşiyi savunanlar oturmuşken, solunda devrim yanlıları yer almıştı. Sağcılar “geleneğe bağlılık” gibi kavramlar üzerinden siyaset yaparlarken, solcular “otoriteye başkaldırı” üzerinden tezlerini geliştirmişti.
Böylece otoriteye ve otoritenin temsil ettiği müesses düzene başkaldırmak, sol siyasetin temel prensibi olageldi.
Ta ki bu kavramlar, başkaldırılan müesses düzenin bizzat kendisi tarafından “insanları ambalajlamak ve zamanı gelince postalamak için” kullanılacak araçlara dönüştürülene kadar.
Küresel müesses düzen, boyunduruğu altında tuttuğu memleketlerin halklarına, eğer solcu olacaklarsa “yerel ölçekte solcu” olmalarını öğretti.
Yani kendi memleketlerinin düzenine baş kaldırmakla yetinmeli, küresel müesses sisteme karşı seslerini çıkarmamalıydılar. Bu nedenle kendi memleketlerinin düzenine baş kaldırırlarken, küresel müesses sistem tarafından çokluk destek gördüler.
Zaten küresel müesses sisteme karşı gelirlerse “cici sol” olmaktan çıkar, solculuklarında aşırıya kaçmış, maazallah “aşırı sol” haline gelmiş olurlardı.

***

Fransa genel seçimlerinin neticesinde çarpıcı bir zafer elde eden “aşırı sol” koalisyonun ön plana çıkan ismi Mélenchon‘un “aşırılığı,” işte bahsettiğimiz bu küresel müesses sisteme başkaldırmasından kaynaklanıyor.
ABD ve AB‘nin küresel politikalarını kıyasıya eleştirmesi, Ukrayna savaşına karşı çıkması ve en önemlisi de her zaman Filistin‘i savunmuş olması (seçim sonuçlarının ardından ilk demeci “Filistin‘i tanıyacağız” oldu) onu küresel müesses sistemin hedef tahtasına oturtuyor.
Mélenchon tarzı “aşırı solun” temel düşmanının Le Pen tarzı “aşırı sağ” yerine, “cici sol” yani “liberal sol” olması da oldukça manidar.
LGBT vs. gibi tali mevzuları gündeme oturtup, insanların dikkatini küresel müesses nizama getirilecek gerçek eleştirilerden uzaklaştıran “liberal sol,” Mélenchon’un temsil ettiği “aşırı solun” olası zaferini engellemek için elinden geleni yapmıştı. Örneğin, The Guardian‘da çıkan bir dizi makale Mélenchon’u, İsrail hakkındaki tutumu, Almanya konusundaki şüpheciliği ve “Putin’e karşı yumuşak tavrı” üzerinden sert bir biçimde eleştirmişti.
Kısacası küresel müesses nizam, “liberal sol” üzerinden sol siyaseti yerele sıkıştırmak (yani hizaya çekmek) istemiş, “solcu olacaksanız yerel ölçekte solcu olun” demeye getirmişti.
Bu hedefe geçen hafta İngiltere‘de ulaştılar. Fakat sağ ve sol kavramlarının menşei olan Fransa’da şimdilik başarısız oldular.
Umarız Batı dünyasında “solcular” tıpkı Fransa’daki gibi “aşırıya kaçmaya” devam eder ve yerel meselelere sıkışıp kalmak yerine küresel müesses sistemin tekerine çomak sokacak hamlelerde bulunurlar.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Salih Tuna | Aşırıya kaçmak lazım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu